İşe giderken

Dün gece çok yağmur yağdı ve her yeri ıslattı. Öyle ki üstünden koca bir gece geçmesine rağmen asfalt hâlâ koyu bir renkte idi. Kuru bir yerler kalmış mı diye arayarak yürüdüm. Siyahla bir alıp veremediğim var bugünlerde. Fazla koyu. Fazla sahiplenici.

İş yerinde siyah giyiyoruz. Ne giyersen giy ama siyah giy. Kendimi karalar bağlamış gibi hissediyorum. İşe gitmeden önce evde hazırlanıp aynada kendime bakıyorum. Diyorum ki çekmişsin yine karaları! Hayırdır yasa mı? Nefesimi bir anda sert bir şekilde verince kendime gülerek cevap verdiğimi sanıyorum. Aslında alay ediyorum. Bazen iş yerinde kendiliğinden tamamen siyah giyinmiş insanlar görüyorum. Kızıyorum onlara kendimce, diyorum içimden: giyebileceğin onca renk varken neden sadece siyah? Hadi biz mecburuz, sana n’oluyor da karalar giyiyorsun? Belki tercihleri siyahtan yanadır. Siyah da tercihtir ama bunu zaruri hale getirince beğenilecek bir yanı kalmıyor siyah giymenin.

İşe giderken hem dışarda yemeyi sevmediğimden hem de tutum olsun diye yemeğimi evden götürüyorum. Sırf siyaha inat olsun diye renkli çantalarda götürüyorum yemeğimi. Sonra sırıtıyorum. Ne haber siyah? Tamamen içine çekemedin değil mi beni?

Koyulaşmış asfalt üzerinde ağır ağır yürüyorum. Esnaflar yeni açıyor dükkânlarını. Tıngırdayan kepenk sesleri, anahtar sesleri, trafiği yoğunlaştıran arabalar, cam silen kadınlar, güne hazırlık başlıyor.

Sevmediğiniz bir işi yapmak zor. Buna mecbursanız bu daha da zor. Yorgunluğunuz iki katına çıkıyor. Kendinize dair biraz umudunuz varsa o an sadece yaptığınız işten keyif alıyorsunuz; şu an işe gidiyorum ve sadece yürümekten keyif alıyorum. Havalar yağmurlu olunca içim kapanık oluyor, yağmurun romantik bir tarafını göremiyorum. Hâlâ canlı olduğuna, güzel bir gün geleceğine umut arıyorum insanların yüzünde. Belki bir ‘günaydın’, bir kafa selamı, ‘kolay gelsin, hayırlı işler abi!’ belki de karşıdan karşıya geçerken yol veren bir otobüs şoförü… Belki biraz yaşadığımızı, varlığımızı birbirimize hissettirmek. İçinde bulunduğumuz şartları daha yaşanılabilir hale getirmek. Yaptığımız işi değil belki ama anımızı güzelleştirmek. Artık selamlaşan insanlar azaldı. Göz göze geldiğinde gözünü kaçırmayan insanlar artık yok.

Yağmur önceki kadar güzel değil artık. Asfaltı koyulaştırıyor.


Yorumlar

Popüler Yayınlar