Adalet!

Adalet!

Hak ve hukuka uygunluk; hak ve hukuku gözetme yerine getirme, doğruluk. Adil olma durumu. Adaletin sözlükte geçen tanımı bu şekildedir. Ben size adaletin bendeki tanımını anlatmak istiyorum. Bende adaletin tanımı yok. Boş küme. Sıfır.

Yer yüzünde adalet yoktur. Hiçbir zaman olmayacakta. Neden mi? Haksızlık tıpkı uzay boşluğundaki kara delik gibi büyümeye ve adaleti de içine almaya, yok etmeye devam edecek. Adaletin en büyük düşmanı zamandır. Zaman geçtikçe her an adaletten biraz daha uzaklaşacağız. Yazıya devam etmeden önce bir link bırakıyorum önce onu izlerseniz zamanın adalete karşıtlığını göreceksiniz.

https://www.youtube.com/watch?v=MYCMF1K-D3o

Şimdi bu adama kim adalet sağlayabilir? Ne bu adamın geçen bir gününü geri verebilir? Zaman geçtikten sonra kanun karşıladığınız adaletiniz sizin olsun. Bana zamanımı verin. Veremeyecek misiniz? O zaman bana adaletten bahsetmeyin. Şöyle yapalım beni daha iyi anlamanız için bir örnek verelim. Dünya üzerinde en sevdiğiniz kişi ya da canlıyı düşünün. Onu ne kadar çok sevdiğinizi düşünün ve birisi ona kasti ya da bilmeden, istemeden ona zarar verdi. Onu sizden aldı. Artık sevdiğiniz o değerliniz yok. Ona sarılamayacaksınız. Ona bir şey anlatamayacak, onu koklayamayacak ve bir daha onu göremeyeceksiniz. İstediğiniz mahkemeye başvurun. İstediğiniz yola başvurun. O artık yok. Hiçbir şey onu geri getirmeyecek. Eee? Adalet nerede? Ama karşı taraf müebbet yedi! Ama karşı tarafı kan davası ile temizledik! Kısasa kısas. Bizde ona aynı acıyı yaşattık. Adalet yerini buldu! Acaba? Peki sizin Kıymetliniz nerede? Yok. Hani adalet?

İlahî adalet. İlahî adalet, bana göre ancak hafıza silerse başarılı olacak. Yoksa kim yapılan kötülükleri unutmadan içindeki koru söndürebilir ki? Ben çektim, o da beş mislini çekti. Bu adil mi? Benim başıma ne geldiyse aynısı onun da başına gelsin. Peki bu adalet mi? Adaletin sözlük tanımından önce sizdeki tanımını düşünmenizi istiyorum. Ne olsa sizin acınızı dindirirdi? Ne olsa sizin yüreğinizdeki yangını söndürürdü? Kısasa kısas mı? Aynı zaman diliminde, aynı hissiyat durumu içinde, aynı iç burkulmasını, aynı sürede, aynı şiddet ile beden ve ruhuna dokunmadan mümkün değil. Zaman geçiyor. Az evvelki saniye ile şimdiki saniye bir değil. Başka ruhların hissettikleri, başka tenlerin çektiği acı, başka fikirlere edilmiş haksızlık, hiçbiri eşit değil.

Adalet, bana göre ancak hafıza kaybında mümkün olabilir, bedeninde iz taşımıyorsa eğer. Kişi yaşanılanları iyi/kötü tümüyle unutmadan asla adalet sağlanmayacak. İyi ama unutmak sorunları çözmez ki? Unutmak, kaçmaktır, üstünü örtmektir. Haklısınız, katılıyorum. Daha iyi teklifi olan? Hafıza kaybından daha iyisi mahkeme salonları mı? Hırsızlık yapanın eli kesilmesi ya da yuva yıkanın yuvasının yıkılması mı? Tecavüz edene tecavüz etmek mi? Adam öldürmeye müebbet mi? İdam mı? Hiçbir şey, hiçbir şey yaşanılanları değiştirmeyecek. Hiçbir şey zamanı geri getirmeyecek. Hiçbir şey yitirdiklerimizi geri vermeyecek. Hiçbir şey değerlimizin yerini doldurmayacak.

Kendi adaletini kendinin sağlaması; vicdanını bir nebze olsun rahatlatmış saymak için ağza çalınan bal. Adalet mülkleri; birtakım belge ve dosyalarla, zaman gözlerinizin önünde akıp giderken size boş durmayıp bir şeyler yapıyormuşsunuz hissini vermek için yapılan imar topluluğu. Bence adalet yoktur, hiçbir zaman olmamıştır ve olmayacaktır. Adalet aramak yerine, adalete hiç gerek duyulmayacak yaşamlar sürmemiz dileğiyle…

Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar