Beklenti
BEKLENTİLER
Beklenti, gerçekleşmesi beklenen şey. Beklentiler kişiye
göre ve zaman göre değişir. Bazen yapılan iş karşılığında bir söz olabilir
bazen bir hareket olabilir bazen bir takdir bazen bir eleştiri olur.
Beklentinin asıl altında yatan kişinin kendi üzerine düşen sorumluluk ve
hareketlerini yerine getirdiğine inanıp karşı taraftan hak ettiğini düşündüğü
tavır ve davranış sergilemesini beklediği süreçtir. Şurası açıktır ki insanoğlunun
yapabileceklerinin bir sınırı vardır. Eğer siz karşınızdaki kişiden bunu göz
ardı ederek beklentiye girerseniz sonuç hüsran olacaktır.
Beklentilerin bir dozu olmalıdır. Kendimizden pay biçelim
nasıl ki bizim de yapabileceklerimizin sınırı var, nasıl ki bazı şeyler bizim
de boyumuzu aşar işte karşımızdaki kişinin de her zaman beklentilerimizi
karşılaması mümkün değildir. Aslında düşününce beklentiler sadece bizim iç
dünyamızla alakalı şeylerdir. İç dünyamızdaki mükemmele ulaşma arzusu fakat
herkesin mükemmeli aynı değildir. Üstelik bu beklentiler günlük hayattaki
ilişkilere de yansıyıp ilişki ömürlerini kısaltmaktadır. Mesela bir erkek
düşünelim; Türk toplumunda bir erkeğin konumunu düşünelim. Erkek iri olmalıdır,
güçlü olmalıdır, kararlı olmalıdır, para kazanmalıdır, geçimi sağlamalıdır,
erkek korumalıdır, koruyucu sığınak olmalıdır, yumruğunu masaya vurduğu zaman
sözünü dinletmelidir. Neden? Sizce de bu erkeklere haksızlık değil midir? O
sadece bir erkek neden ona sadece insanmış gibi davranmak yerine ideal erkek,
ideal baba, ideal sevgili, ideal ağabey/kardeş, ideal kahraman misyonları
yüklüyoruz? Bir insan bu kadar mükemmelliği bir arada bulundurabilir mi?
Elbette çevrenizde bu tanıma uyan insanlar vardır ama dikkat edelim bu tanımı
siz yapıyorsunuz. Herkesin tanımı aynı olmak zorunda değil. Şimdi beklentiler
tamam, eee (…) peki ya şimdi? … “Hayattan ve herkesten nefret ediyorum,
beklentilerimin hiçbiri karşılanmadı of! Ben onun için her şeyi yapmıştım ama!”
Acaba! Acaba neden beklentileriniz karşılanmadı? Karşı tarafın yapabilecekleri
sınırını tanımayıp ondan fazlasını istediğiniz için olabilir mi? Peki siz
gerçekten onun için her şeyi yaptınız mı? Peki bu “Evet, yaptım” cevabı size
göre mi ona göre mi? Gördünüz mü bu yine tanımlama ve beklenti farklılığına
çıkıyor.
Sadece bir erkek ve onun yapması gerekenleri düşünmeyin,
arkadaşlarınızı göz bulundurun, “bunu senden hiç beklemezdim!” Neden? “Senden
de beklerdim ki orada iki çift laf edip arkamda durmanı!” İyi ama sizin insan
ilişkilerinizde çıkan bir pürüzünüzü arkadaşınızın toparlamasını beklemek,
aslında sizin bile altından kalkamadığınız bir sorunun üstesinden gelmesini
nasıl beklersiniz? Bu ona haksızlık değil mi? “Ama dostluk; birbirinin arkasını
kollamak böyle olur!”. Hayır. Bu sizin tanımınızda öyledir. Kimine göre dostluk
sadece eğlenmektir, kimine göre oyun oynamaktır (öyle ya çocuklara bakın en
yakın dostları, iyi oyun arkadaşlarıdır, sizlerin bile en eski dostlarına bakın
küçükken sokakta birlikte vakit geçirdiğiniz insanlar değil midir?), kimine
göre ağlamayı paylaşmak kimine göre ise boğazda düğümlenen sözlerle birlikte
susmaktır. Yani sadece sizin beklentilerinizi karşılamadı diye onu yargılamak
ona karşı ağır bir yüktür.
Hayatın kolay olmasını beklemeyi bırakın. Karşılaştığınız
her zorlukta başkalarını suçlamayı bırakın. Sizi seven insanların sizi ikna
etmek için size yalan söylemelerini beklemeyi bırakın. Beklentileriniz
karşılanmıyorsa bunun tek suçlusu sizsinizdir. Çıtayı öyle yüksek yerlere
koyuyorsunuzdur ki kimse oraya ulaşamıyor ve sizi mutlu edemiyorlardır. Bunun
için onları suçlayamazsınız. Birazcık sorumluluk alın ve kendi beklentilerinizi
yönetin. Tanımlarınızı güncelleyin. Anlaşıldığı üzere çocukken ki
tanımlarınızla şimdiki tanımlarınız aynı değil. Yeni tanımlar belirleyin daha
güncel daha geniş yelpazeli, buna göre beklenti koyun. Yine mi olmadı çaresi
karşı tarafı suçlamak değil karşıdakini olduğu gibi kabul edip beklentilerinizi
ona göre belirleyin.
Beklentileriniz sizi yönetmesin, siz beklentilerinizi
yönetin.
Yorumlar
Yorum Gönder