Murphy'yi Rahat Bırakın!
Murphy’yi Rahat Bırakın!
Edward Aloysius Murphy, Jr. (D. Panama Кanal Bölgesi 11 Ocak
1918 ' ö. 17 Temmuz 1990), 1918 doğumlu ABD Hava Kuvvetlerinde 1949'da roketler
üzerine deney yaρan mühendislerden biridir. İnsan üzerine ivmelenmenin
etkilerini incelemişti (usaf proje mx981). Deneylerden birisinde bir pilot
üzerine 16 değişik noktaya akselometre takılması gerekiyordu. Sensor bir yapıştırıcı
ile ancak iki türlü takılabiliyordu ve biɾisi 16 sensöɾün tamamını da yanlış
takmayı becerdi. Bunun üzerine Murphy’yi, daha sonɾa kanun olarak nitelendirilecek
ilk söylemlerini bir basın toplantısında açıkladı (*).
· Bir şeyin ters gitme olasılığı varsa, ters gidecektir.
· Bir şeyin birkaç şekilde ters gitme olasılığı varsa, hep
en kötü sonuç doğuracak şekilde ters gidecektir.
· Herhangi bir şeyin olma olasılığı, arzu edilirliğiyle ters
orantılıdır.
· Siz sınavlara istediğiniz kadar çalışın, sonunda her zaman
çalışmadığınız bir yerden çıkacaktır! (**)
Bu cümleler ve benzerleriyle pek çok kez karşılaşmışızdır.
1990 yılında dünyadan ayrılmıştır. O ayrıldı ama sözleri Türkiye için bir yaşam
felsefesi gibi sahiplenilmiştir. O kadar ki gün içinde yaşadığımız her şeyden
Murphy sorumludur: Beğendiğimiz bir şeyi tam alacakken, ay sonu, para bitti.
Kesinlikle bizim bütçe planlamamız değil Murphy’nin suçu. Sonbaharda pikniğe
gittik, kahretsin yağmur başladı. Lanet olsun sana Murphy. Trafiğin en yoğun
olduğu vakit, bizim şerit dolu diye yan taraftaki boş şeride geçeriz, şimdi de
orası doldu. Kesin Murphy. Otobüsü kaçırdık- ‘ah şu Murphy yok mu! ’ kesinlikle
sebep bizim zaman planlamamız değil Murphy’dir suçlu. O sehpayı oraya koyan biz
olmamıza rağmen serçe parmağımızı sehpaya bacağına denk getirmekte bizim
dikkatsizliğimiz değil Murphy’dir. Anlattığın bir şeyin dinlenme ihtimali,
anlatma isteğinle ters orantılıdır. Çünkü bizim etkili anlatamadığımızdan değil
yine Murphy kurallarıdır. Yani gördüğünüz gibi bizim sorumsuzluk ve
dikkatsizliklerimizin yegâne sebebi Murphy’dir.
Murphy kanunlarının varlığını ya da yokluğunu filan
ispatlamaya çalışıyor değilim. Elbette Murphy’nin doğru yerlerde kullandığı
haklı gerekçeleri var. Reçel sürülmüş ekmeğin reçelli yüzünün yere düşmesi
Murphy Kanunları lakin reçelli ekmeğe hâkim olamama ve onu yere düşürme yetisi
sizin. Yani başımıza gelen her olaydan Murhpy’yi suçlu tutamayız. Ana durakta
beklediğiniz otobüsün henüz gelmemiş olması Murphy, o otobüsün ana durakta
olduğu saate sizin orada olmamanız sizin sorununuz. Ne 1990 yılında ölmüş bir
adamın tecrübe ettiği talihsizliklerden yola çıkarak kanunlaşmış aksilikler ne
de diğer insanlar sizin gününüzü mahvetmeye çalışıyor. Aslında bakarsanız
herkes gün içinde yapması gerekenleri yapıyor ve sadece yaşıyorlar. Sizi müşkül
duruma sokmaya çalışan bir düşmanınız yoksa tabii.
Demem o ki: Mahvolan o gününüzü Murphy kanunları değil siz
mahvettiniz. Sizin zaman programlayamamanız, sizin dikkat eksikliğiniz ya da
sizin tercihlerinizle ne o kaçırdığınız otobüsün şoförünün ne Murphy’nin
umurunda. İnanın bana dünya sizinle ilgilenmiyor, sizin kötü geçen gününüzün
dünya farkında bile değil. Peki siz kendinizi neden bu kadar önemsiyorsunuz?
Neden Murphy kanunlarının ya da etrafınızdaki insanların kendi işi gücü yok da
sizin gününüzü mahvetmeye çalıştığını düşünüyorsunuz?
Yaklaşık yedi milyar nüfuslu dünyada yedi milyarda bir insan
olarak, kendinizden pay biçin “dur, şunu şöyle yapayım, bu da böyle olsun da
onun işi rast gitmesin” diye planladığınız bir şey oldu mu? Kötü bir kişiliğe
sahip değilseniz, hayır. Çünkü sizin de işiniz gücünüz var başkalarının işinin
ters gitmesi size fazladan bir şey kazandırmaz. Tıpkı yedi milyar insan gibi.
Elbette ters gitmesi gereken her şey ters gidecektir ama
bunun sizinle bir ilgisi yok. Yaşam şartları içinde olması gereken her şey
olması gerektiği gibi olacaktır. Kendinizi bu kadar önemsemeyin ve Murhpy’yi
rahat bırakın!
*Alıntı 1: SözKimin
(https://www.sozkimin.com/a/1943-edward-aloysius-murphy-kimdir-sozleri-ve-hayati.html)
**Alıntı 2: Uğur Eskici
(https://www.ugureskici.com/notlarim-makalelerim/murphy-kanunlari)
Her kusurumuza bir bahane bulmayı alışkanlık haline getirdik, bu hiç eskimeyecek bir moda anlaşılan. Hele kendimize atfettiğimiz kutsallığımız, mevcudiyetimizi sonsuz görme yanılgımız... Ah şu aklımız!
YanıtlaSilKesinlikle, kendimize değil cuvaldız iğneyi bile batırmıyoruz. Her daim suçlayacak birilerini buluyoruz.
Sil