Sofra Adabı

Sofra Adabı

Adap: Töre, yol yordam anlamına gelmektedir. Topluluklarda yaşayan insanların düzeni sağlamak için oluşturdukları ahlak bütünü içinde yer alır. Bizim yaşadığımız toplum gelenek ve göreneklerine bağlıdır. Her şeyin bir adabı olduğu gibi sofranın da bir adabın vardır. Size sofrada çatal şöyle tutulur, ağız şapırdatılmaz filan diye ahkâm kesmeyeceğim. Adab-ı Muaşeret dersleri vermek benim haddime değil. Bir de her yiğidin yoğurt yiyişi var tabii. Kültür ve yaşanılan coğrafyaya göre değişkenlik gösterir. Her zaman olduğu gibi birkaç tavır ve hislerden bahsedip ufak noktalara dikkatinizi çekeceğim. Öncelikle size sofranın benim için anlamını aktarmak istiyorum. Sonra da Sofra kültürü ve adabı hakkında fikirlerimi aktarmak istiyorum.

Sofra: masa, sini, yaygı gibi şeylerin, yemek yemek üzere hazırlanmış durumu. Yani bir amaç için öncesinde birtakım hazırlık, sunum ve özen içermektedir. Sofra kültürü coğrafyaya göre farklılık gösterse de netice aynı işleve dayanıyor. Ben sofrayı sadece yemek yenen karın doyurma işlevini yerine getirmek için var olan eşya ve uğraş bütünü olarak görmüyorum. Sofra, öncelikle hazırlayanların emeğini önemsemek ve yoğun koşuşturma içinde geçen hayatların soluklanıp iki dakika insanların göz göze gelip hasbihal edebilecekleri zaman dilimidir. Sofra kuranların emeği derken hepsini kastediyorum. Makarna pişirilmiş öğrenci evi sofrası, davet verilmiş kuş sütü eksik olmayan sofra, bekâr evi yağda kırılmış yumurta sofrası vs. Hepsi içinde bir emek barındırıyor. Beni en Çok üzen nokta, bekleme (-me) tavrıdır. Sofrayı kuran kişi sofraya oturmadan yemeye başlanmamalıdır. Bir yumurta kırması bile olsa o sofra kurmada emeği geçmiş birini göz ardı edemezsiniz. Ne kadar aç olursanız olun sofra kuran kişi beklenmelidir. Beklemezseniz bu onun emeğine saygısızlık olur. Diyelim ki bütün gün açlıktan öldünüz, eve geldiniz ellerinizi yıkadınız direkt sofraya oturup yemeye başladınız, ne oldu şimdi? Hayat bayram mı oldu? Olmadı. Sadece iki dakika önce yemeye başladınız. İki dakika sonra yemeye başlasanız ne olurdu? İki dakika daha aç kalmış olurdunuz. Ölmezdiniz. Velev ki sofra hazır değil neden gidip bir el atmıyorsunuz? Böylelikle daha çabuk hazırlamış olup sofraya aynı anda oturup yemeye başlayabilirsiniz. ‘E ama ben işten geldim yorgunum.’ Olabilir. Karşı tarafta yorgun olabilir. Empati kuralım, bütün gün evde idiniz, yemeği hazırladınız, sofra arkadaşınız siz çorbaları koydunuz daha ana menü ve salatayı koymadan çorbayı bitirdi. Siz yemeği bölerken içecek servisi derken ana yemeği de bitirdi. Siz tam oturdunuz çorbadan bir iki yudum aldınız ki karşı taraf doydu ve sofradan kalktı kenara çekildi. Karnı doyduğu için günün yorgunluğu üstüne rehavet çöktü ve gündemi değişti. Böyle bir durumda nasıl hissederdiniz?

Sofra kurulduğu anda herkes sofraya gelmeden yemeğe başlanmamalı, herkes yemeğini bitirmeden de kimse o sofradan kalkmamalı. Biri yerken diğer taraftan sofra toplanmaya başlanmamalı. İstisna gerektiren durumlar elbette olabilir ama bu sofra hafta bir de olsa, sadece pazardan pazara bir kahvaltı da olsa adabına uygun kurulmalı.

Teknoloji gelişti. Zaman hızlı akıyor, insanlar sürekli bir koşuşturma içerisinde. Bu zamanda durup dinlenecek iki kelam laf edecek bir tek sofralar kaldı elimizde. Birbiriyle sürekli hasbihal edebilecek insanlar vardır mutlaka, ne mutlu fakat çoğunluk sofradan sofraya bir araya gelebilecek durumdalar. O yüzdendir ki beklentim sofralar yalnızca yemek yenen yerler olmasın. Gün içinde neler yapıldı? Nasıl hissediliyor? Yarın ne yapmak planlanıyor? Bir ağrısı sızısı var mı? Evde ne eksik? Şu fikir Hakkında ne düşünülüyor? Yemek nasıldı? … Bunlar konuşulsun istiyorum. Birbirlerinin gözlerinin içine bakılsın istiyorum. Günlük yaşam şartlarında günde sadece bir öğün aynı sofrada oturabilme ihtimali olanlar iki dakikalık açlığınıza yenik düşmeyin. Şunun şurasında bir sofra süresi ne kadar sürebilir ki? Tekrar aynı sofraya oturabilmek için neler vermem diyen insanlar var? Sofralar karın doyurma yerleri değil. Öyle olsa mutfakta tencerede pişirip iki dakika kapağında soğutup orada da yiyebilirdiniz bir başınıza. Sofraya oturun güzelce paylaşın yemeğinizi, hislerinizi, gün içinde yaşadıklarınızı. ‘Hadi başla başla sen, acıkmışsındır’. ‘Hayır, iki dakika da ölmem ya, ben seni bekleyeceğim, ellerine sağlık, sofra çok güzeldi’.


Yorumlar

Popüler Yayınlar