Benimle dans eder misin?
(Lütfen okumaya başlamadan önce linkteki müziğin arka fonda
çalmasına izin verin: https://www.youtube.com/watch?v=VYCOg-yglNM)
Benimle dans eder misin?
Arnavut taşlı araç trafiğine kapalı geniş bir sokaktı. Yol
üzerinde kaldırımlara kurulmuş ahşap direkler üzerine keten bezlerle kendi
gölgelerini oluşturmuş tezgâhtarlar doluydu. Tezgâhlarda değerli taşlar,
takılar hediyelik eşyalar vardı. Biraz ileride sokak sanatçıları, portre çizen
ressamlar tabure üzerine oturmuş modelleri ölümsüzleştiriyorlardı. Güneş
batmadan birkaç dakika önce idi. Hava sıcak ne terliyor ne de üşüyorduk. Sıcak
günün ardından rehaveti atan insanlar gün batımı sırasında bir yere yetişme
telaşı olmadan sakince yürüyüşlerini yapıyor sohbet ediyor ve tezgâhları
geziyorlardı.
Yanımda o vardı. Normalden biraz fazla uzamış saçı ve
sakalı, hiç boyun eğmemiş asi kaşların altından yeşil gözleriyle bana
bakıyordu. Üzerinde dizinin hemen altında bol cepli bermuda şortu, gündüz
güneşin terleten sıcaklığından sıyrılmış daha rahat hissettiren bol bir tişörtü
vardı. Tezgâhın birinde bir şeye gözüm takıldı. Arkada çalan müziğin farkında
değildim ya da o ana kadar fark etmemiştim. Arkadan güneşin doğuşunu andıran
yükselişle bir müziğin sesini duymaya başladım. Sesi idrak etmem biraz zaman
aldı. Fark ettim ki o çalan Evgeny Grinko: Vals. Dudak çizgilerim yer çekimine
meydan okurcasına yavaşça yukarı kıvrıldı. Ona baktım, aynı meydan okuma onun
dudaklarında da vardı. Göz göze geldik. Hiç konuşmadık. Lakin bakışlarında ve
yüzünde o ifade vardı: ‘Benimle dans eder misin?’ Bir adım daha yaklaştı, elini
uzattı ben de karşılık verdim. 3 dakika 26 saniyelik beste içinde yaklaşık 10
saniye kaybetmiştik zaten. Kalan süre boyunca bunu en iyi şekilde
değerlendirdik. Çevreden bizi görenler daha rahat hareket edebilmemiz için bir
meydan oluşturdular. Güneş ışıkları gücünü iyice yitirdi ve yerini tezgâhların
derme sarı ışıklarına bırakmaya başladı. Müziğin geldiği tezgâhtar bizi daha da
cesaretlendirmek için müziğin sesini açan tuşu en sağa çevirdi. Çevredeki
insanlar da uyum sağladı. Artık o an o civarda bulunan herkes ya dans ediyor ya
müziği dinliyor ya da onları yapanları seyrediyordu. Bütün dudak çizgileri
meydan okuyordu artık yer çekimine. O alandaki herkes nota kâğıdı üzerindeki
notalar gibiydi. Müzik yavaşça azaldı. Dans etmekte olan herkes izleyenleri
selamlamaya, izleyen herkes de alkış tutmaya başladı. Sonra yavaş yavaş dağıldı
geniş meydan. Satıcılar tezgâhların arkalarına alıcılar da ön taraflara geçti.
Herkesin yüzünde bir gülümseme ifadesi. O ve ben yine göz göze gelmiştik. Bu
sefer dans pozisyonunda. Yine konuşmadık ama yine ifadesini okudum: ‘Benimle
dans ettiğin için teşekkür ederim. İyi ki varsın.’ Diyordu. Ben de yine
konuşmadan karşılık verdim: ‘İyi ki varsın, iyi ki varız.’
Müziğin sesini yükselten satıcıya teşekkür ettik. Bu sefer
bunun için kelimeleri kullandık. Çevredeki insanlar ve eşlik eden insanlara da
vücut dilimizle ve sözlü teşekkür ettik. Yürümeye devam ettik. Güneş bugün yine
şanslıydı ki onu müzik dans ve gülümseme eşliğinde uğurladık. Elimi tutan
sıcacık ellerine baktım, sonra yüzüne baktım, gözlerine, onlar da bana
bakıyordu. Bir an utandım. Önüme baktım, gülümseyerek adımlamaya devam ettik.
Nereye gittiğimiz umurumuzda değildi. Oradaydık. Birlikteydik. Yürüyorduk. Az
evvel sokak ortasında dans etmiştik ve mutluyduk.
Mutlu pazarlar. Yanınızda veya yakınınızda her kim varsa
müziği tekrar başa alıp sorar mısınız lütfen: ‘Benimle dans der misin?’
👍😘😘😘♥️♥️♥️
YanıtlaSilKafamıza çantayı yemeye hiç niyetimiz yok 😃
YanıtlaSilKafanıza çanta yememeniz için coğrafya önemli :)
SilKafamıza çantayı yemeye hiç niyetimiz yok 😃
YanıtlaSil