Cam Sandıktaki Ayakkabı
Zamanın birinde, ülkede bir balo düzenlenmiş ve kül
kedisinin yolu o baloya düşmüştür. Saat tam gece yarısı evde olması gereken
Külkedisi, bu durumu biraz esnetmiş ve ancak gece yarısı balodan ayrılmış ve
ayakkabısını merdivenlerde düşürmüş. Eve kadar ayakkabısız nasıl geldi? Hayatı
boyunca topuklu ayakkabı giymemiş ayak, o gece nasıl kuğu gibi dans etmesine
neden oldu? O gece o baloda ne olmasını bekliyordu bilmiyoruz. Bize hikâyenin o
kısmını yıllarca hiç anlatan olmadı.
Bende dahil olmak üzere küçükken hep prenses olmak isteyen
kızlar olarak büyüdük. Prenses olmak ne demek? Prenses olunca ne oluyor diye
sorsalar; kabarık kıyafetler giyip çay partisinde serçe parmağımı kaldırmak
derdim herhalde.
Bir insan ömrü ortalama 75 yıl desek bir yılda da 365 gün
var. Yani ortalama 27375 gün ömrümüz var. Sayılar iyidir, yalan söylemez. Bu
27375 gün içerisinde 1 gün var ki; kızların ömrünün geri kalan günlerinde ya
hayalini kurduğu ya da olup bitenleri anlatmakla geçirdikleri zaman dilimi:
Düğün Günü.
Hayatı resmen bugüne şartlanmış, bugünden önce saniye saniye
planlamalarla hayali kurulmuş, mükemmel bir gün. Gelinliğim şöyle olsun, saçımı
böyle yaptıracağım, masalarda böyle süsler olsun, konuklar buraya otursun...
Her şey o kadar mükemmel tasarlanır ki teoride her şey tamamdır. İyi, tamam.
Güzel. Her şey herkesin de gönlünce, istediği gibi olsun. Peki, ya sonra?
Evet, ya sonra? Külkedisi, balodan sonra ne olmasını
bekliyordu? Külkedisi zaten o baloya gitmesindeki motivasyonunu hiç
anlamlandıramadım zaten. Masalı bir yana bırakırsak, gerçek hayattaki balo yani
düğün gününe bakacak olursak size bu düğün olayları fazla masraflı gelmiyor mu?
Yani gerçek bir prens-prenses değilseniz ya da mal varlığınız onlarla yarışacak
kadar çok değilse size de biraz abartı gelmiyor mu?
Çeyiz meselesi iflah olmaz bir para harcama adetidir.
Evlendikten sonra ihtiyaç olabilecek eşyaların alınmasına karşı değilim fakat
gerçek anlamda doğmamış çocuğa don biçme olayını anlamıyorum.
Düğünün temeldeki amacı: 'Ey ahali! Bizim çocuklar
birbirlerini sevmişler ve bir yola çıkıyorlar. Biz çok mutluyuz. Siz de gelin
bu mutlu günümüze eşlik edin' değil midir? Hangi ara o amaçtan bu kadar amaç
dışına dönüştü?
Kız tarafı, erkek tarafı fark etmez. Aylık gelirinin, 5
katı, 10 katı hatta 100 katı masrafla el aleme karşı dik durmanızı sağlarken
evlendikten sonra yıllarca borç ödeyerek belimizi büktüğünden habersiziz. Düğün
bittikten 6 ay sonra bitmemiş taksitlerle, faturalar birleşince tartışmalar peyda
oluyor. 'Sen artık çok değiştin, evlenmeden önce hiç böyle değildin' faslı
başlıyor. Aslında kimse değişmedi. Taraflar aynı, şartlar aynı. Yani kimse
geline ya da damada evlendi diye terfi vermedi. Maaşında iyi bir artma da
olmadı. Evlenmeden önce alınan maaşın üç aşağı beş yukarı aynı maaşı alıyor.
Tek fark, bir gece prenses olmakla hayatın geri kalanında da prenses
olunamayacağı gerçeği ile yüzleşmektir. Yani geriye ortalama 27374 gün daha
var. Geriye kalan tüm günleri bir güne hedefleyip o doğrultuda gitmek bünyeye
saygısızlık olur.
Kişi evlenme yaşına geldiyse belirli bir olgunluğa erişmiş
demektir. Bu yaşına kadar mutluluğun abartılmış ve gösterişli törenlerden
ibaret olduğunu ayırt edemiyorsa kendine hiçbir şey katmamış ve ömür boyu aynı
düğün kasetlerini defalarca seyrederek geçecektir. Düğün biter, Bebek cinsiyet
öğrenme partisi, diş partisi, 1. yaş, 2. yaş... Derken ömür, başkalarını onayı
ve beğenisini almak üzere ilerleyecektir. Bu bir nevi sidik yarıştırmaktır.
'Şimdi durduk yere sen ni bu kadar kilitlendin bu olaya Deniz?' diyor
olabilirsiniz. Her birinizin sosyal medyada en az bir mecrada hesabınız vardır.
Son yasaklardan sonra kaldırılan kısıtlamalardan sonra atılan fotoğraf ve
vidolara bir bakın. Kahve fincanını saray efendisi gibi giydiren mi ararsınız,
sevdiği beye adetten diye tuvalete dökülmeyecek şey içiren mi ararsınız... Ne
ararsanız, var. Cam sandıkta ayakkabı getiren damat videosu gördüm. Hal böyle
olunca insan kendine sormadan edemiyor: 'Ulan, biz hangi devirde yaşıyoruz?' Virüs,
ekonomik kriz, savaş, açlık, gelecek kaygısı, kariyer, tam kapanma, kısmi
açılma, aşı...
Benden bu kadar. Ben düşündüm taşındım işin içinden
çıkamadım. Ortaya bırakıyorum. Üzerine alınan alınsın. Haksız bulunacağım
yerler de olabilir. Herkesle aynı fikirde de olamayabiliriz. Tartışmak isteyen
varsa buyursun.
İyi pazarlar.
Yorumlar
Yorum Gönder