Hu Komşu Komşu: Öldün mü?

Hu Komşu Komşu: Öldün mü?

 

Bir gün kapı çaldı. Orta yaşı geçeli epey olmuş bir amca, kapının ardında ağzında bir şeyler geveliyordu. İlk başta ne olduğunu ve kim olduğu anlamadım. Maskenin ardından bir şeyler söylüyordu da ne dediği anlaşılmıyordu. Gözlüklerinin hemen altından maskeyi sıyırıp birkaç kelime kaçmış olacak ki, ancak kulağıma ilişti. Aidat… Birikmiş… Borç… Önce… Öğrenci… Derken olaya uyum sağladım ve cümle şeklinde işitmeye başladım. ‘Sizden önce de öğrenciler oturuyordu, her şeye, sigaraya, içkiye para buluyorlar 30 lira aidata para bulamıyorlardı’…

 

Bir dakika bir dakika, amca ne diyorsun sen? Ne öğrencisi? Ne içkisi? Ne aidatı? Bu apartmanın bir yöneticisi mi vardı? Ben buraya taşınalı bir yıl oldu. Bir yıldır ne bir insan evladı kapımı çaldı ne de bir yönetici olduğundan bahsedildi. Öyle ya, apartmana yeni biri taşınmış, kimdir, necidir, ne iş yapar, nereden geldiler, hırlı mı hırsız mı? İnsan hiç mi merak etmez. Biz paylaşmayı seven bir milletiz. Komşuluk bizim için önemlidir. Sekizer daireden iki blok apartmanda hiç mi komşuluk hatırı bilen yok? Hadi değişen hayat tarzı, birbirinden uzaklaşan insanlar, güvensizlik derken komşuluk öldü. E, bu apartmanın bir yöneticisi varmış, onun sorumluluğu da mı yokmuş ki on iki ay sonra kapımı çalıyor da maske ardından kelime sarf ediyor.

 

Dur amca, dur bir nefes al. Öncelikle merhaba, ben, Deniz. Sen Kimsin? Nasılsın? Evet bir yıl oldu taşınalı. Yani biz taşınalı bir yıl olduğuna göre bizden önce oturan öğrenciler gideli de en az bir yıl olması olası. Hem bize ne canım içmişler, dindarlarmış ya da parayı nereye harcamışlar. Öncelikle sen kimsin bir ondan bahset bana. Madem yönetici imişsin bir anlat bakalım şimdiye kadar neredeydin? Benim kapımın önünden ayakkabım, apartman girişinden de kilitli bisikletim çalınmış bir muhatap bulamamışım; bir yıldır da bir vatandaş da ‘hu komşu komşu, öldün mü kaldın mı’ dememiş… Sen neyin yöneticisinden neyin aidatından bahsediyorsun?

 

‘E ama Deniz, sen de… Virüs var ya canım’. Virüs şimdi de var. Şimdi niye geldi? He, aidat. Doğru. Para. Otuz liracık. Artık her şey para. Komşuluk ölmüş. İnsanlık ölmüş. Tanışmak, hâl hatır sormak… Doğru, virüs var. Virüsten önce her şey dört dörtlüktü. Haksız olduğum bir konu da şu ki: kimse kimseyle komşuculuk oynamak zorunda değil. ‘Komşu komşunun külüne muhtaçmış’ yok efendime söyleyeyim ‘ev alma komşu al’… Bu atasözlerimizin hepsi boşuna, geçti artık. Demode oldu. Eskide kaldı bunlar. ‘Ah! Nerede o eski komşuluklar…

 

Aynı sitede oturmasak bile sadece merdivenlerde karşılaştığım insana vermiş olduğum selamım duvarda yankılandı da iki dudak arasında karşılık bulmadı. Komşuya da kokmuştur diye üstü peçete ile kapatılmış tabakla çaldığım kapı açılmadı, eve geri döndüm. Bırakın selamı, koca apartman boşluğunda iki kişi birbirini görmezden geldikleri konusunda hemfikir olduk. Hâlâ bitmeyen komşuluk ilişkileri ülkenin farklı yerlerinde mevcut lakin genel durumda komşular öldü mü bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey var ki komşuluk ölmek üzere. Buradaki suçu tüm sorumluluğumla kabul ediyorum. Can çekişen bir komşuluktan merhaba demesini bekliyorum. Sözlerimi bitirirken 30 lira aidatıma teşekkür ediyorum. 12 ay sonra yönetici iddia eden komşumuzla tanıştırdı.


Yorumlar

  1. Bu model apartman yöneticilerini ıslak sopayla dövmek lazım.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar