Napolyon Ne Demiş?
Napolyon Ne Demiş
Para, para, para. Bunu Napolyon mu demiş yoksa halk,
kulaktan kulağa anlatırken bunu Napolyon’a mı mal etmiş bilmiyorum fakat
bildiğim bir şey varsa o da para, para, para.
A4 kağıdından biraz farklı olarak özel bir pamuk ve keten
karışımından üretilen para nasıl oldu da hayatımızda bu kadar yer etti? Ah!
Lidyalılar. Tabii ki de parayı Lidyalılar icat etti diye onlara kızacak
değiliz. Onlar icat etmeseydi bir başkası edecekti. Para icat edilmeseydi
yerine mutlaka muadil bir şey bulunurdu. Yani suç ne parayı bulan da ne de
parada. Aslında ortada suç falan da yok ama nasıl oluyor da paraya hem bu kadar
ihtiyaç duyup hem de bu kadar kızgın olabiliyoruz onu anlamaya çalışıyorum.
Günlük belirli saatlerimizi, bir emek ya da bir iş
karşılığında bir işe kiralıyoruz. Kiralıyoruz deyince kulağa biraz garip
geliyor ama olan aslında tam olarak bu. Ya bilgi birikimimizi ya iş gücümüzü ya
da fikirlerimizi ortaya sunarak bir miktar belirliyoruz. Bu işi gerçekleştiriyoruz
ve karşılığında da ödememizi alıyoruz. Aldığımız bu ödeme ile de bize hizmet,
iş ya da fikir sunan insanlara veriyoruz. Olayı somutlaştıracak olursak; bir
mühendis bir fabrikada günde on saat hem bilgi sunarak hem de fiziksel gücünü
kullanarak aylık maaş ödemesi alıyor. Aldığı bu maaşla ev kirasını, faturaları
ödüyor. Market, pazar alışverişi aylık giderlerini de aldıktan sonra elinde
kalan parayla ister birikim yapar ister keyfi harcama yapar… Tabii kalırsa.
Şimdi bu arkadaşımız Bir ayda zaman dilimini ve enerjisini bu fabrikaya bir
aylık kiraladı ve karşılığında bir aylık yaşam kazandı. Bu her ay devam eden
bir süreç haline geldi. Buraya kadar sanırım hepimiz hem fikiriz.
İster madeni para olsun ister kâğıt para; para aynı para,
değişmedi. Ne oldu da paranın değeri kalmadı? Öncen asgari ücretle bir ev reisi
bir ev geçindirirdi. Üç dört çocuk büyütürdü. Üstüne bir de kenara para atar
birikim yapardı. Şimdi ise bir asgari ücretle bırakın birikim yapmayı ev
geçindirmek bile zor. Her şeye rağmen bu devirde asgari ücretle ev geçindirip
birikim yapabilenleri ayakta alkışlıyorum. Lakin durum birçoğu için aynı değil.
Sorun paranın kendisinde değil ise bizde mi? Eskiler, para
konusunda uzman falan değillerdi. Öncelikle buna şaşırmayı bırakın. Eskiler
dediğimiz kesimin para olsa bile harcayacak yerleri yoktu. Teknoloji yok, doğru
düzgün elektrik yok, bu denli çeşitli yiyecek içecek yok, araba-yakıt yok.
Yani, şimdi büyük, büyük dedelerinizi düşünün ev ahalisi akşam olunca hepsi bir
odada, televizyon olmadığı için elektrik masrafı yok. Herkesin elinde telefon
olmadığı için telefon ve internet faturası yok. Her evin önünde bir araba
olmadığı için yakıt, vergi, vize ödemesi yok. Kafe kültürü olmadığı için çay
bahçelerinde çay, kahve, oraletten(!) başka bir şey yok. Yani siz hiç
dedenizden bir kafeye gidip waffle parası bulamadıkları için yakındığını
duydunuz mu? Ya da anneannenizden caramel macchiato içmek için para
biriktirdiğini? Duyamazsınız çünkü bunlar tüketim çılgınlığıyla ortaya çıkan
şeyler. Karnı doyan insanlar artık tatlı aramaya başladı. Damak tadı diye bir
şey aramaya başladı. Yani para harcamada usta olarak gördüğümüz o eskiler
otopark parası diye bir şey ödediler mi hiç?
Yanlış anlamayın eskilere kızgın falan değilim. Sadece
kişileri ve olguları bulunduğu döneme göre değerlendirmek lazım geliyor bana.
Enflasyon rakamları vs. bunların elbette etkisi büyük ama artık şartlar eskisi
gibi değil. Eskiden savaş vardı, kıtlık vardı. İnsanların eline para geçse
buğday, un, tuz, yağ alırdı. Öyle hikayeler var ki insanların elinde parası
varmış ama alacak şeker yokmuş. Limonlu cheesecake şurada dursun. E, ne yapalım
para biriktireceğiz diye yaşamayalım mı? Enerji sarfiyatını artırmamak için 42.
kata asansör dururken merdivenle çıkılmaz. Kimse dereye çamaşır yıkamaya
gitmiyor artık. Otomatik çamaşır makineleri var. Bunların bir de deterjanları.
Hem de her bir otomatik makinenin deterjanı farklı. Öyle bir kilo arap sabunu
ile baştan aşağı her şey yıkanmıyor.
Demem o ki: zaman değişiyor, teknoloji ilerliyor, ihtiyaçlar
değişiyor e haliyle giderler de ona göre artıyor. Ne eskilere ne yenilere ne de
Lidyalılara kızgınım. Sadece zamana uyum sağlıyorum, herkes gibi. Hani derler
ya her şey para değil, paranın satın alamayacağı şeyler de var. Elbette. Çok
haklılar ama Napolyon ne demiş para, para, para.
The Best Casino | Mississippi | JT Hub
YanıtlaSilWith over 100 경산 출장안마 games and great amenities, 계룡 출장마사지 from 광양 출장마사지 the award-winning Barstool Sportsbook to the exciting 세종특별자치 출장샵 live dealer tables you can 화성 출장마사지 bet on, we have you covered.