Sizleri de Aramızda Görmekten...

  


               Sizleri de Aramızda Görmekten...

               ‘Seyfi hadi acele et’ dedi. Dalmışım. Bir anda irkildim. Kendime geldiğimde fark ettim aslında etraf bayağı hareketli imiş. Birisi ‘benim kravatrım nerede?’ diye bağırıyor, diğeri ‘şu fermuarımı çekebilir mi?’ beriki ‘benim yine tuvalete gitmem gerek heyecandan çişim yine geldi’ diye sesler netleşmeye başladı. Hemen toparladım kendimi. Ben de bu hareketliliğe dahil oldum.

               Herkes hazırdı. Aslında hazır değildi ama hazır olmak zorunda idi. Geç kalmıştık ya da kalmak üzereydik. Tamam belki de abartıyordum ama geç kalmasak iyi olurdu. Arabayı ben kullanmaya cesaret edemedim. Heyecandan telaşa kapılabilir ya da yine dalıp gidebilirdim. Yan koltuğa iliştim. Gergin bacak sendromu yine buldu yerini. Bıyıklarımla oynamaya başladım derken yol uzun mu sürdü kısa mı sürdü anlamadım. Ben kendimi kontrol etmeye çalışırken o tanıdık sokağa girdik. Her zaman sokağın başındaki direğin arkasına saklanarak gizlice beklerdim Bu sefer öyle değildi. Bu sefer gizli saklı değil aleni girdim bu sokağa. Üstelik yalnız da değildim.

Sokak bayağı kalabalıktı. Ben biraz daha gerildim gibi oldu. Herkes gülümsüyordu. Benim gerginliğim yerini yavaşça haklı bir kibire dönüştü. Arabadan indim. Ceketimin önünü ilikledim. Bilal’e saçlarımı sordum. İyi olduğunu belirtmesine rağmen eliyle birkaç düzeltme yaptı. Sonra papyonumu çekiştirdi. Son kez kollarımı ve bacaklarımı sallayıp hazırlık yapan sporcu edasıyla derin bir nefes aldım. Nefesimi tuttum. Önce yüzlerini tanımadığım ama anlatılanlardan kimlerin olduğunu tahmin ettiğim birkaç kişi çıktı. Sonra aile üyelerinden birkaç kişi ve en sonunda Türkan göründü. Nefesimi bırakırken bayılacak gibi oldum. Tıpkı sinemada gördüğümüz o artistler gibi görünüyordu. Bana kalırsa Türkan Şoray onu görse kıskançlıktan deliye dönerdi. Sapsarı saçları beyaz tüller arasından canlılıkla parlıyordu. Çiçekten taç takmıştı başına. Merdivenlerden inmeye başladı. Eteği biraz uzun gelmiş anlaşılan elleriyle eteği kaldırarak ilerlerken sendeledi. Ben onu izlerken öyle dalmışım ki Bilal’in dirseğini kaburgalarıma yiyince anladım koşup koluna girmem gerektiğini. Yanına yaklaşınca kocaman gülümseme aldı yerini. Sokağın başındaki o direğin orada saatlerce bekledikten sonra koşarak gelirdi ve yine bu gülüşün aynından yerleştirirdi yüzüne. Sonra hızla neden geciktiğini anlatmya koyulurdu. Çok geç kaldığı zaman biraz bozulurdum ama bu gülüşü görünce doğrudan bende gülümsemeye başlardım. Sonra derdi ki ‘bir gün böyle koşarak değil de ağır ağır yürüyerek geleceğim sana, sen de beni kapıda bekleyeceksin ve sonra birlikte evimize gideceğiz’. Bugün o gündü.

Arabanın kapısını açtım onun yerleşmesine yardım ettim. Sonra hızla diğer kapıya doğru ben ilerledim. Yanına oturdum. Bilal arkaya dönüp ‘tamam mıyız?’ dedi. Ben tamam der demez hareket etti. Bir gürültü gelmeye başladı. Bilal dikiz aynasından anladık mı diye sırıtarak bize bakıyordu. Arabanın arkasına teneke kutuları bağlamış. Yol boyu Türkan da ben de güldük durduk. Çok uzun zaman beklemiştik bu anı. Her buluşmamızda geldiğimiz çay bahçesini düğün yerimiz seçmiştik. Sağ olsun Vedat abi kırmadı bizi. Pek de güzel süslemiş, sarı ampüller, fenerler... Mahallenin kadınları ile el birliği edip tam bir düğün salona çevirmişler.

Arabadan inip Türkan’ında inmesine yardım ettim. Tekrar koluma girdi. Çay bahçesine doğru yürümeye başladık. Tanıdık tanımadık herkes oradaydı. Herkes gülümsüyor ve alkış tutuyordu. Çalgı çengi derken epeyce eğlendik. Türkan’ım da ben de çok mutluyduk. Bizim haylaz Bilal durur mu, bir fotoğraf makinesi bulmuş nereden bulduysa ‘gülümseyin’ patlattı flaşı. Makinenin üzerinden beyaz fotoğraf kağıdı çıktı. Bilal salladıkça fotoğraf belli olmaya başladı. Ben her zaman ki gibi son anda fark ettiğim için biraz şaşkın çıkmışım ama Türkan öylemi kırk yıllık sinema artistleri gibi gülümsemiş. Fotoğrafa bakarken tekrar aşık oldum ona. Kafamı kaldırdım yine aynı gülümseme ile bana bakıyordu. İçim mutlulukla doldu. Türkan artık karımdı. Biz bir aile kurmuştuk. Bugün en mutlu günlerimizden biri idi. Tıpkı davetiyemizin altında yazdığı gibi ‘bu mutlu günümüzde sizleri de aramızda görmekten mutluluk duyduk’. Türkan ve Seyfi evlendi. Türkan  ve Seyfi çok mutlu. Yüzümü henüz kararmış olan gökyüzüne kaldırdım. İçimden herkese teşekkür ettim. Teşekkürler konuklar, teşekkürler dünya, Teşekkürler Türkan.

Yorumlar

Popüler Yayınlar