Yazıyor Yazıyor...

  Yazıyor Yazıyor...

 İnce tiz bir ses sokakta duyuldu. Annem aldırış etmedi ama ben cama koştum. Boyum o zamanlar kısa olduğu için göremedim. Parmak ucuma kalktım. İlk başta dengemi sağlayamadım tekrar denedim. Sonunda sesin sahibini görebildim. Aynı yaşta olduğumuzu düşündüğüm bir çocuk elinde bir şeyi sallayarak bağırıyordu. Cama yaklaşınca tiz sesi daha da çiğ bir şekilde doldu kulağıma. Çocuğu tanımıyordum. Daha önce görmemiştim. Okullar kapanınca bakkal Rıza amca her yıl yeni bir çırak alırdı yanına. Sanırım bu da o çocuklardan biriydi. Daha önceki çıraklar da evlere süt, ekmek getirirdi ama hiç böyle bağırmazdı. 

 Parmak uçlarımda durmak ayaklarımı biraz yorduğu için dinlendirip tekrar yükseldim. Bu sefer çantasını gördüm ekmek ya da süt yoktu. Sonra salladığı şeyin gazete olduğunu fark ettim. Dikkatimi çekmişti. O gazete de ne yazıyordu da bu çocuk böylesine bağırıyordu. Aklımda birden bir şey geldi. Dün okulun son günü idi. Ben birinci sınıfı bitirmiş ikinci sınıf olmaya hak kazanmıştım. Okumayı da tam anlamıyla sökmüştüm. Artık tanımadığım harf yoktu. Karne hediyesi olarak dayımın verdiği kuruşlarla kendime bir gazete alabilirdim. İçinde ne yazdığını çok merak etmiştim. Anneme koşup harçlığımı bana vermesini ve gidip gazete alacağımı söyledim. Annem durdu önce bir baktı ve dedi ki ‘kızım okumayı yeni öğrendin sana şöyle bol resimli bir hikaye kitabı alsak daha iyi değil mi?’ ‘ama anne ben hikaye kitabında ne yazdığını merak etmiyorum ki, ben o gazetede ne yazdığını merak ediyorum’. Peki madem anlamında kafasını sallayan annem harçlığımdan biraz bozukluk verdi. Acele ile ayakkabılarımı giydim. Annem beni lafla oyalarken çocuk bir hayli yol almış olmalıydı. Koşmam işe yaramıştı bir alt sokakta çocuğu yakaladım. Nefes nefese kaldığımı görünce güllümsedi ve gazateyi uzattı. Nereden beri koştuğumu sordu ben de evimizi tarif ettim. Dedi ki ‘yarın koşma ben sana getiririm’. Gülüştük.

 Gazeteyi elime aldım ama eve gitmeye sabredemedim. Köşedeki apartmanın giriş kapısındaki merdivenlere iliştim. Hemen yetişkinler gazeteyi nasıl tutuyorsa öyle tutmaya çalıştım. Sanırım kollarım onlarınki kadar büyük değildi. Tamamen açamadım. Gazeteyi yere serdim. Doğru okuma yönünü buldum ama yazılar çok küçüktü. Elbette harfleri tanımıştım ama çok küçüktü. İlk sayfadaki yazı kocamandı. Onu hemencecik okumuştum. Diğer yazılar biraz karmaşık gibi geldi. İlk sayfada resim ve fotoğraf vardı sayfa çevirince resimler de azalmıştı. Annem bundan bahsediyordu galiba ama yine de pes etmedim. Sayfanın en üst köşesinde kocaman bir A ile başlayan bir yazı vardı. Önce onu okumaya karar verdim. İlk satırı okudum ama A o kadar büyüktü ki alttaki cümleler de mi A harfi ile birleştirerek okunuyordu acaba? A’yı devam ettiği her satırla birleştirerek okumaya çalıştım. Hiçbir şey anlamadım.

 Zaman biraz geçmiş ben oturarak okumaya başladığım gazeteyi kaldırım kenara boylu boyunca uzanarak kendimi kaptırmışım ki annemin çığlını duydum. Geç kaldığım için endişelenmiş ve bir de beni böyle yerde gazetenin üzerine serilmiş bir halde görünce kolumdan tutarak beni tek hamlede ayağa kaldırdı. Son anda gazeteyi ucundan yakaladım. Annem beni çekiştiriyordu ben gazeteyi. Eve geldik. Annem söylenerek üstümü çıkarmaya başladı. A harfi aklımda kalmıştı. Anneme sordum. İlk terslense de sertçe gazeteyi aldı eline ‘neresi?’ dedi. Gösterdim. Nasıl okunacağını öğretti. Sınır azalmaya başlamıştı. ‘Yine okuyamadığın bir yer olursa sor’ dedi. O gün akşama kadar toplamı 12 sayfalık olan gazeteyi okumaya çalıştım. Akşam yatağa girdiğimde yarın yine gazete almanın planını yapıyordum.

 Sabah oldu. Ben pencerenin önünde ara ara ayaklarımı dinlendirerek parmak ucunda gazateci çocuğu beklemeye başladım. İnce sesi duyunca hemen koştum. Bu sefer harçlığımı erkenden hazırlamıştım. Paramı uzattım o da gazeteyi uzattı. ‘Dünkünü bitirdin mi?’ diye sordu. Kafa Salladım. ‘Ne yazdıklarını anlamadım ama artık nasıl okuyacağımı biliyorum. Sen okumayı biliyor musun?’ dedim. ‘Tabi kızım ben 2. sınıfa geçtim bile’ diye böbürlendi. Baştaki büyük harfi nasıl okuyacağını bilip bilmediğini sordum. Bilmiyormuş ama bozuntuya vermemeye çalıştı. Sonra ona nasıl okunacağını öğrettim. Kapının önünde uzunca okuma yaptık. Sonra peşinden gelen günlerde de aynısını yaptık. Yaz tatilinin sonuna doğru okumayı ikimizde epey ilerletmiştik. Ali ile arkadaşlığımızı da tabii. 

 Biz büyüdük. Üniversiteye gittik. Bilin bakalım kimler üniversitede hangi bölümde ve aynı sınıfta idi. Ali ve ben gazeteci olmuştuk. Üniversitenin haftalık yayın yapacağı bir gazete klübü kurduk. Ben de köşe yazarlığı yapmaya başladım. Ali biraz sert bir söyleme sahipti. Onun yazdıkları bazen tepki çekebiliyordu ama ben daha çok öykü yazmayı seviyordum. Bu haftaki köşe yazımda da gazetenin bendeki aşkını anlatmaya karar verdim. Gazete ile ilk tanışmamı ve nasıl gezeteci olmak istediğimi anlatmak. Ben Handan. Gazeteci Handan. 

 

Yorumlar

Popüler Yayınlar