Bir Umuttur Yaşamak

...

 'Aa! Patlama, patlama... Geldim'
 'Füsun! Füsun, aç kapıyı Füsun...'
 'Necati, çıldırdın mı? Bu ne ayol alacaklı gibi, bulaşık yıkıyorum ellerimi kurulamama fırsat vermedin, ne oluyor?'
 'Füsun, bak Füsun bak... Ikramiyeler verildi. Baksana. Heyt be! Eve zor geldim. Içim içime sığmadı. Yol boyunca tırnaklarımı yedim durdum. Insan korkuyorda biraz ama ben hiç belli etmedim üzerimde çok para olduğunu. Bak Füsun, artık paramız var hadi hemen gidip tutalım şu dükkanı. Yarın sabah da ilk iş gider masa sandalyeyi alırız. Sen bugünden başla mutfakta hazırlıklara'
 'Dur Necati, sakin ol. Önce bir soluklan. Ben sana bir su getireyim. Gel içeri geçelim, böyle kapı aralığında böyle şey mi konuşulur.
 'Çok heyecanlıyım, Füsun. Artık kendi işimizin patronu olacağız. Kimseye hesap vermeyiz, istediğimizde kapatır dükkanı gideriz, sahilde bir yürürüz. Ee, kendi dükkanımız değil mi?'
 'Al canım, al iç suyu. Biraz nefes al. Dur bakalım konuşuruz.'
 'Duramam, Füsun. Ben yıllardır bu anı bekledim. O usta başı ile neler yaşadım biliyorsun. Sonunda o gün geldi çattı. Emeklilikte ikramiyesini verdiler. Bak burada işte.'
 'Tamam hayatım ama biraz beklesek, biraz araştırsak, o dükkan sahibini benim gözüm hiç tutmadı. Yıllardır emek emek çalışıp hak ettin bu parayı. Bu parasını her kağıdında alın terin var senin, öyle hop diye gidip veremeyiz.'
 'Canım karım, biliyorum sen hep benden daha ihtiyatlısındır. Yine enine boyuna düşünmek istiyorsun fakat bu sefer zaman kısıtlı. Haydar Bey bakkalın çırağı ile haber salmış. Masa sandalyeleri alacaksa alsın başka alıcı çıktı daha fazla bekleyemem demiş'.
 'Aman canım, kim alırmış onun kurtlu masa sandalyesini bizden başka? Bir an evvel elden çıkarmak için diyor bunları. İnanma sen'.
 'Öyle söyleme Füsun, hem ben dün dükkanın önünden geçtim dün. İçerde takım elbiseli adamlar vardı. Ya ciddiler ve dükkanı bizden önce tutarlarsa! "Umut Mutfak" hayalimiz yine ertelenir. Umut öleli yirmi seneye yaklaşıyor. Sen yemekleri yapacaktın ben de kasada duracaktım. Umut garsonluk edecekti. O kamyon frene basmayı akıl edebilseydi. Umut şimdi bizimle olacaktı. Yavrum. Onu çok özlüyorum Füsun.'
 'Tamam canım. Bırakalım şimdi ağlamayı. Hem bulaşıklar biraz beklese bir şey olmaz. Dur ben şu önlüğü çıkarayım. Sen de elindeki bardağı mutfağa bırak gidip tutalım şu dükkanı. Sonra da Haydar Bey'den masa sandalyeleri alırız. Mutfak eşyalarımız hazır zaten. Kalan para ile de biraz boya zımpara filan almak lazım. O masalarda yemek yenmez'. 

...

'Oo! Necati Bey, hoşgeldiniz. Ben de sizden tam ümidimi kesmiştim. Dükkanı görmeye geldiler dün adamlara yarın gelin anahtarı vermeyim demiştim ama siz onlardan önce geldiniz. Bir yıllık peşinatı da getirdiniz değil mi?'

'Getirdik Beyefendi, getirdik. Sözleşme yanınızda mıdır?' 

'Hay Allah, sözleşmeyi ben diğer dükkanda unuttum. Neyse kaçıyoruz ya, bu dükkan bana babamdan kaldı. Babamı tüm mahalleli tanır. Ben de hep şehir dışında olunca pek ilgilenemedim. Ben anahtarı vereyim. Sözleşmeyi de başka bir zaman imzalarız artık.'

 'Aman olur mu Beyefendi? Necati'nin emekli ikramiyesini getirdik biz. Babanızı esnaf tanıyor olabilir ama bizi de mahalleli bilir. Böyle sözleşmesiz olur mu? Hem sizin için hem bizim daha güvenli olur. Diğer dükkan uzakta mı? Oraya gidelim orada imzalarız'. 

'Necati Bey, sizin hanım da amma şüpheci çıktı. Ne yapalım yani, şimdi bir sözleşme için ta karşıya mı geçelim? Kolay mı İstanbulda karşıya geçmek öyle? Hem akşam olacak. Diğer adamlar gelmeden verin parayı ben de anahtarınızı vereyim. Yarın gelin açın dükkanınızı'. 
'Evet Füsun Hanım, dükkan uzaktaymış. Ben yarın bir ara giderim imzalarız. Daha masa sandalyeyi almaya gideceğiz. İşimiz çok. Oyalanmayalım. Alın Beyefendi, anahtarımızı da alalım. Hayırlı uğurlu olsun'. 

 ...

'Ay Necati, bu masa sandalyeler fena halde. İyi bir emek geçmek lazım. Boyayı da idareli kullanalım da tabelaya da kalsın. "Umut Yemek" tabelasının üzerine bir de ampul taksak ne güzel olur. Bana bak, masa sandalyeyi kamyondan doğruca dükkana indirsinler. Yarın sabah ilk iş gidip onları boyamak olsun. Hadi artık geç oldu. Yorulduk. Benim bulaşıklar da yarım kaldı. Eve gidip yemekten sonra sana bir çay demleyeyim. Yarın çok işimiz var çok.'

...

'Fusun, aç kapıyı Füsun. Füsun...'

'Ay, ne oluyor Necati. Ne bu alacaklı gibi. Sabahın köründe çıkmışsın evden. Hani birlikte gidecektik. Ben de öğlen için yemek yaptım. Eve geri gelmeyelim çok işimiz var orada yeriz diye.
Necati! Ne oldu sana? Yüzünden düşen bin parça. Korkutma canım insanı. Anlatsana Necati'. 

'Ah Füsun, bittik biz. Mahvolduk biz'.

'Çatlatma insanı anlat ne oldu?'

'Sabah erkenden kalktım, kamyondaki sandalyeleri sen gelmeden indireyim istedim. Böylece sana çok iş bırakmam diyordum. Ben dükkana gittim. Kapıları açtım havalandırdım. Kamyondan yavaş yavaş masaları sandalyeleri indirmeye başladım. Şunu şuraya koyarız bunu buraya koyarız diye plan yapıyordum. Bir araba yanaştı dükkanın önüne. Bana ne yaptığımı sordular. Ben de, dükkanı yeni tuttuğumuzu söyledim "Umut Mutfak" planımızı anlattım. Adamlar birbirine baktılar ve bunu yapamayacağımızı söylediler. Meğer dükkan haciz edilmiş. Ben o gün önünden geçerken içinde takım elbiseli adamlar var demistim ya, meğer onlar haciz memurları, avukatlarmış. Adam bizi kandırmış. Dükkan gercekten babasınınmış ama adam ölünce buna kalmış. Bu da serseri bir savurgan evlat yemiş bitirmiş adamın mallarını. Son bu dükkan da haciz edilmiş. Yani bize olmayan bir yeri kiralayıp bir yıllık parayı da peşin almış. Gitti emeklilik ikramiyesi, gitti hayallerimiz. Şimdi o kadar parayı nasıl biriktiririz biz? Gitti "Umut Mutfak". Gitti Umut'umun hayallari...'

'Ah be Necati! Ne diyeyim sana bilmem ki, sana söyledim bu adamı hiç gözüm tutmadı dedim. Suç bende ama ne diye diretmedim ki...'

...

'Necati, bardakları getir. Ben kaşıkları aldım. Hadi yemekler soğumasın'.
'Geldim Füsuncuğum. Döktürmüşsün yine. Ellerine sağlık. Bu dükkan diğerine göre biraz küçük ama olsun. Hem o kadar büyük bir mekana çok garson gerekirdi. Burası şimdilik bizim için iyi. Ben o olaydan sonra kredi çekmeye korktum ama neyse ki senin gibi bir karım var da gitti bankaya, krediyi de çekti dükkanı da kiraladı, mekanı da açtı. Hala biraz borcumuz var ama olsun işler iyiye gidiyor. Zamanla onu da öderiz. Yeter ki sen yanımda ol. Artık akıllandım. Senin gözünün tutmadığı adamla iş yapmayacağım. Sen olmasaydın ben mahvolurdum. Beni bilirsin ben çabuk heyecanlanır çabuk yorulurum. Umut da burada olsaydı, o da görseydi keşke...'

'Aa, çenesi düştü adamın. Yemeğini soğutacaksın. Hadi ye bakalım. Hem bugünden tatlı da arttı biraz, çayın yanında yeriz. Sabah erken kalkalım da dükkanın camları silinecek. Yeni garson çocuk biraz çelimsiz gibi o beceremez. Beğendin mi yemekleri?'

...

Yorumlar

Popüler Yayınlar