Doğduktan Sonrası Yok


Merdivenlerden indiğimde hâlâ içerden sesleri geliyordu. Demek gitmemişlerdi. Görünmeden bahçeye çıktım. Havuzun başında biraz oyalandım. Ayağımın ucu ile sonbaharın döktüğü yapraklardan birkaç tanesini hınzırca havuza doğru ittim. Annem görse çıldıracaktı. Hoş! Zaten ne yapsam annemi çıldırtmaya yetiyordu. 

Yardımcılarımızdan birisi misafirlerimizin gittiğini ve annemlerin beni içeri çağırdığını söyledi. Keşke şu an zaman uzasa da içeri gidemesem diye düşündüm. Ayaklarım oldukça yavaş bir şekilde içeri götürdü. Annemin keyfi yerinde görünüyordu. Babam da bir hayli neşeli idi. 'Ee, nasıl buldun oğlanı? Yakışıklı değil mi? Tahsiline de yurt dışında yapmış. O da senin gibi iki dil biliyor. Ailesinin hali vakti de bayağı iyi. Düğünü de bu yaza yapalım diyorlar. Sen ne düşünüyorsun? Babanın da benim de aileyi gözümüz tuttu. Seni mutlu etmekten başka dertleri olmayacak'. İçimden 'o kadar iyiyse git sen evlen' dedim ama nafile. Ağzımdan gevelemeye yakın birkaç kelime çıkmadan annem atıldı. 'Bu sefer bahane yok, oğlan da ailesi de gayet düzgün varlıklı, elini sıcak sudan soğuk suya sokmayacaklar. Baba evinde gördüğün hiçbir şeyden geri kalmayacaksın. Hem yaşın da geçiyor. Baban ve ben kararımızı verdik. Sen de aklını başına topla. Bu evlilik olacak'.
...

Bu evlilik olacak! Ne sinir kadın şu annem. Her şey illa onun istediği gibi olacak. Ya babam, ona ne demeli. Damat adayının kendi gibi mühendis olduğunu duyunca annemden de hevesli çıktı. Yaşım geçiyormuşmuş! Daha bu yıl okulu bitirdim. Ne için, evlenmek için. Mezun olup biraz çalışsam arkadaşlarımla vakit geçirsem biraz daha hayatın tadını çıkarsam diyorum. Diyorum ama kime diyorum. Yaşım gelmiş, herkes evleniyormuş, benim de evlenmem lazımmış, ben üniversiteyi çalışıp başkalarına köle olmak için değil kendi evime kraliçe olmak için okumuşum. Benim isteklerimin hiçbir önemi yoktu. Hangi okulda okuyacağıma, ne okuyacağıma, ne zaman ve kiminle evleneceğime onlar karar verir. Hizmetçilerimizin gözünde iyi anne baba gibi görünmek için benim de fikrimi soruyormuş gibi yapıyorlar ama asılsız ifadeler bunlar.

Hazırlıklara başlandı. Kendimi bir anda gelinlik provalarında buldum. Tabi her zamanki gibi nasıl bir gelinlik olması gerektiğine annem ve müstakbel annem karar veriyordu. Hayat ne garip! Sanki ben onların büyüyebilen bir oyuncak bebeği gibiydim. Oku, evlen, evlendikten sonra çocuk yap, tek çocuk olmaz, kardeş yap, çocukları şu okula gönder... Yıllarca devam eden toplum gelenekleri. Hayatımızı biz yaşıyor gibiyiz ama ne kadar da biz yaşamıyoruz. Evet her birimizin hayatını toplum yaşıyor. Biz de birilerinin hayatını yaşıyoruz.

Hayatıma kendim yön verebilse idim, şimdi nerede olurdum acaba? Mesela şu an küçük bir evde şömine başında yeni kitabımı yazıyor olsaydım. Akşama doğru da koruda ufak bir gezintiye çıkardım. Belki bir köpeğim olur onunla yerlerde yuvarlanarak oyun oynardım. Annem, kadın dediğin yerde yuvarlanmaz, üzerini kirletmez, her zaman zarif olur, şeklinde direktifler verirdi. Oysa ben bunları istiyorum. Ne zaman istediğim bir şey oldu ki, ben hep ailesini ve insanları mutlu etmeye çalışan iyi bit kız olmaya çalıştım. Sanırım bunu başardım da; bugün ideal eş adayı ile evleniyordum. Bu hayatım boyunca hep böyle olmuştur. Herkesin mutlu olması için çabalar sonra da onların mutluluğu ile ben mutlu olmaya çalışırdım. 

Evlendim. İstedikleri gibi bir çocuk da doğurdum. Kızım şimdi 2 yaşında. Hafta sonları koruda yürüyüşe çıkıyoruz. Bazen yere düşüyor, elbisesi kirleniyor acaba kızdım mı diye yüzüme bakıyor. Kalk kızım diyorum. Bir şey olmaz. Kıyafetlerin yıkanır, sen eglenmene bak. Sonra gülümsüyor. Ben de gülümsüyorum. Annem ona böyle davrandığım için beni azarlıyor. Geçiştiriyorum onu, kızıma göz kırpıyorum. Havuz başında bir aile yemeği düzenliyoruz. Herkes mutlu görünüyor. Onları görünce ben de mutlu oluyorum.

Ben hayır demeyi öğrenemedim. Bu kelime ne zaman, nasıl, kime söylenir hiç bilmedim. Şimdi kızıma öğretiyorum. Bazen yapmasını istediğim şeye 'hayır' diyor ve içimden gülümsüyorum. Başardım... Ben yemek masasında bunları düşünürken annem bir anda bana dönüp 'ee, kardeş ne zaman?' diye soruyor. Hayır! Kelimesi ağzımdan çıkıyor. Masada herkes birden donuyor bana bakıyor. Anlık olarak gurur duyuyorum kendimle, sonra toparlanıyorum. 'Yani... Bilmem... Bakalım... Biz de bilmiyoruz...' gibi bir şey geveliyorum ağzımdan. Yine yapamadım. Yemeğimi yemeğe devam ettim.

Yorumlar

Popüler Yayınlar